
Ayşenur, 35 yaşında, hayattan yorulmuş ama vazgeçmemiş bir kadındı. Yıllarca reklam ajanslarında çalışmış, İstanbul’un yoğun temposunda kendini kaybetmişti. Sonunda bir gün aynaya baktığında yüzünde kapalı tanımadığı bir yorgunluk gördü. O an kararını verdi: şehirle arasına mesafe koyacaktı.
Birkaç hafta sonra Beykoz escort, yokuş yukarı çıkan taş sokakların birinde küçük, iki katlı bir ev buldu. Bahçesinde asma yapraklarının gölgelediği bir masa vardı, ve pencereleri denize bakıyordu. Evi ilk gördüğü anda içine doğmuştu: “İşte burası.”
İstanbul’un başka semtlerinden farklıydı Beykoz. Ayşenur sabahları erken uyanıyor, yürüyüşe çıkıyor, sahildeki çay bahçesinde oturup denizi izliyordu. Çay ocağında çalışan Mustafa, her sabah ona “Günaydın hanımefendi, huzurda mıyız bugün?” diye soruyordu. O da gülümseyerek başını sallıyordu.
Bir gün yürüyüş sırasında, terk edilmiş gibi duran eski bir konak dikkatini çekti. Merakına şişman esc engel olamadı. Kapıyı çaldı. “Gel, bekliyordum seni,” dedi kadın, sanki yıllardır tanışıyorlarmış gibi.
Kadının adı Nevin’di. Emekli bir müzik öğretmeniydi. Konuşmaya başladılar, saatler geçti. Ayşenur’un içindeki boşluk sanki yavaş yavaş doluyordu. Her gün uğradı. Nevin ona eski şarkılar öğretti, Ayşenur ise Nevin’in evine küçük dokunuşlarla hayat kattı.
Günler geçtikçe Ayşenur’un yüzündeki ifade değişti. Artık aynaya baktığında tanıdığı bir kadın vardı: huzurlu, anlam dolu, kendiyle barışık. Nevin ona şöyle demişti: “Bazen insanlar yeni bir hayat kurmak için sadece eski bir melodiyi hatırlamalı.”
Ayşenur’un hikâyesi, İstanbul’un en beklenmedik köşesinde, Beykoz escort yeniden başlamıştı. Ve bu sefer, kalmaya kararlıydı.
Bir yanıt yazın