
Hazal, 25 yaşındaydı. İstanbul’un Anadolu yakasında, Pendik escort ara sokaklarında bir apartmanın en üst katında yaşıyordu. Küçük, sade ama kendine ait bir yaşam alanıydı burası. Duvarlarda kendi elleriyle astığı çizimler, rafa dizdiği kitaplar ve mutfağındaki eski kahve makinesi… Hepsi geçmişi unutmasa da yeni bir sayfa açtığının işaretiydi.
Hazal, Bingöl’ün bir dağ köyünde doğmuştu. Ailesi kalabalıktı; imkânlar kısıtlı, kurallar sertti. Daha çocukken okumayı çok sevmiş ama her defasında “Kız çocuğunun yeri evidir” sözleriyle bastırılmıştı. 16 yaşında kendisinden çok büyük bir adamla evlendirilmişti. Hayatı, bir anda karanlığa gömülmüştü. Sevgi yerine korkunun, güven yerine baskının olduğu bir evde büyümüş bir kadındı artık.
Yedi yıl boyunca susmuştu. Ne zaman ki kendi iç sesi “Artık yeter” dedi, o zaman gece vakti bir sırt çantası hazırlayıp evden kaçtı. İlk durağı İstanbul oldu. Kalabalığın içinde görünmez olabileceğini düşünüyordu. Pendik escort gelişiyse rastlantıydı.
İlk günlerde sokakta kaldı, aç yattı, ağladı ama vazgeçmedi. Pendik Belediyesi’ne bağlı kadın destek merkezine ulaştı. Orada sıcak bir çorba, temiz bir yatak ve ilk kez kendisini dinleyen bir psikolog buldu. Sonra hayatı yeniden şekillenmeye başladı.
Ellerini unla, kremayla yeniden tanıdı. Küçük bir pastanede işe başladı. Sabahları sahilde yürüyüş yapıyor, öğlenleri Pendik’in arka sokaklarındaki pastanede çalışıyor, akşamları kitap okuyordu. Yalnızdı belki ama huzurluydu.
Bir gün, sahilde otururken günbatımını izledi. İçinden şöyle geçti:
“Geçmişime mahkûm değilim. Bu şehir beni yormadı, bana nefes verdi. Pendik escort, hem son duraktı hem başlangıç.”
Hazal artık geçmişten kaçan biri değil, geleceğe yürüyen biriydi. Ve en önemlisi, artık kendi hikayesini kendi yazıyordu.
Bir yanıt yazın