
Ümraniye escort dar sokaklarında akşamın serinliği çökerken, Ayşe sessiz adımlarla yürüyordu. Henüz yirmi iki yaşındaydı ama yaşadığı zorluklar yüzünden yaşıtlarından çok daha büyük görünüyordu. Çocukluğunda kurduğu tüm hayaller, hayatın ağır yükleri altında yavaş yavaş yok olmuştu.
Ayşe’nin hikâyesi aslında sıradan bir yoksulluk hikâyesi gibi başlamıştı. Babası iş kazasında hayatını kaybettiğinde henüz lise birinci sınıftaydı. Annesi, temizlik işlerinden kazandığı üç kuruş parayla hem oral evin ihtiyaçlarını karşılamaya hem de üç çocuğunu büyütmeye çalıştı. Ayşe, en büyük çocuk olduğu için okuldan ayrılıp çalışmaya başladı. Önce bir tekstil atölyesinde, sonra bir kafede garsonluk yaptı. Ama ne yapsa da kazandığı para yetmiyordu.
Bir süre sonra annesi ağır bir hastalığa yakalanınca işin rengi değişti. Hastane masrafları, ilaçlar ve biriken kiralar derken çaresizlik Ayşe’yi istemediği bir yola sürükledi. Kimseye anlatamadığı bu karar, onu Ümraniye milf escort sokaklarında hayat kadını olmaya itti. Ayşe bu hayatı seçmemişti, sadece hayatta kalabilmek için mecbur kalmıştı.
Yaşadığı küçük ev rutubet kokuyordu. Tek arkadaşı annesinden kalan eski bir fotoğraf ve bir de kenara götten veren escort sakladığı defteriydi. Her gece defterine içini döker, umutlarını yazardı. Bir gün yazdığı satırlardan biri şöyleydi:
“Ben de insanım. Benim de düşlerim var. Bir gün bu hayatı geride bırakacağım.”
Ümraniye escort çarşısında dolaşırken insanların bakışlarından kaçamazdı. Kimi küçümseyerek, kimi alayla bakardı. Ayşe, başını öne eğip yoluna devam ederdi ama içi kan ağlardı. Çünkü insanların gördüğü sadece dışarıdan bir yargıydı; kimse onun kalbindeki yaraları bilmiyordu.
Bazen kendini banklarda otururken bulurdu. Çocukların oyun oynayışını izlemek ona kısa süreliğine de olsa huzur verirdi. O anlarda hayal kurardı: Belki bir gün küçük bir kuaför dükkânı açabilirdi. Belki kendi ayakları üzerinde durabilir, annesinin hayalini gerçekleştirebilirdi.
Hayatın tüm zorluklarına rağmen Ayşe’nin içinde küçücük bir umut ışığı vardı. Belki de onu ayakta tutan tek şey buydu. Kendine söz vermişti: Ne kadar düşerse düşsün, tekrar kalkacak. Çünkü biliyordu ki, en uzun gecelerin bile sabahı vardı.